26 Ekim 2012 Cuma

Roboski (Uludere) Trajedisi

28 Aralık 2011 tarihinde uçaklardan bombalar atıldı Roboski Köylülerinin üstüne. 34 masum sivil öldürüldü. Tam bir katliam yaşandı o uğursuz 28 Aralık gecesinde. Tabi kahraman! Türk medyasında ses seda yok tam 12 saat boyunca. Ne zamanki genelkurmay başkanlığı sitesinde olayı anlattı,bir kaç cılız ses ve alt yazı geçmeye başladı. Tabi kesin bir dille açıklama yapılmıyordu,ölenler ''terörist'' mi yoksa köylüler mi belli olmadığı söyleniyordu. Halbuki herkes başından beri biliyordu.



Medyada ses seda yok tabi. Normalde herhangi bir çatışma ya da askerin öldürülmesi durumunda,hemen son dakika haberleri,bir kaç emekli askerin programlara çıkıp açıklamalar yapması gibi durumlar çıkar karşımıza, hele ölen asker sayısı biraz fazlaysa eğlence programlarının kaldırılması gündeme gelir. Hatta Okan Bayülgen gibi kendini sosyalist sananlar(ki bu durumda kemalist olduğu ortaya çıkmıştır) bile askeri uzmanları programına davet eder ve sürekli şehit anneleri veya eşlerini telefonda programa bağlar.

Ama konu asker değil ya da ölen herhangi bir Türk olmadığına göre bu kadar gürültüye gerek yoktur Türkiye de,netice de ölen birkaç Kürt alt tarafı.

Burada en can alıcı nokta benim açımdan;yandaşıyla,milliyetçisiyle,ulusalcısıyla beraber kimseden ses yok. Konu Kürtler olunca ''Milli Mutakabat'' sağlanmıştır hemen,fakat başka hiç bir konuda anlaşamayan bu güruh Kürt meselesinde hemen aynı türküyü söyleyebilirler.

Yandaş eleştirmiyor,adı üstünde zaten çünkü iktidara yakın,gerçi 2007 öncesi olsa kıyasıya eleştirir ama artık gerek yoktur çünkü sevgili AKP artık orduyu kontrol altına almıştır. Milliyetçi ve ulusalcılar aman askere zeval gelmesin diye susuyor. Konu Kürtler olunca bu suskunluk fiziksel bir kanun gibi görülüyor ve kabulleniliyor.

Aradan birkaç gün geçiyor ve Başbakan lütuf edip bir kaç açıklama yapıyor,gerçi yapmasa daha iyi çünkü ilk anda çıkan cümlelere insanın tüylerini diken diken yapmaya yetiyor. Başbakan konuşmasına genelkurmay başkanına teşekkürle başlıyor(bu kadar güzel katliam yaptığı için herhalde),ölenlerin zaten kaçakçı olduğunu belirtiyor(yani ölmeyi zaten hakketmişlerdi),bu yetmezmiş gibi sevgili içişleri bakanı çıkıp onları dolap beygiri yapıyor,ölmeselerdi yargılanacaklardı diyor. Sanki bu coğrafyada kaçakçılık yeniymiş gibi ama batıda işe yeriyor çünkü doğuda ayrı bir hukukun işlediğini kimse bilmiyor.

Yılmaz Özdil de o zehir akıtan gazeteden zehir zemberek açıklamalar yapıyor,neymiş efendim üzülmeyin kaçakçı olduklarına her seferde ne kadar para götürür onlar bir bilseniz açıklamalarıyla yüreğimize su serpiyor!

Şimdi biraz soru soralım;
  1. Medyada eşit muamele var mı acaba? Ölen Türk olunca başka Kürt olunca farklı mı işliyor acaba?
  2. Dersim katliamı için özür dileyen sevgili başbakan bu sefer öyle bir şeye kalkışmıyor,hatta biz ''terör örgütünün'' ekmeğine yağ sürmeyiz,tazminat verdik daha ne istiyorlar... gibi insanı insanlığında utandıran açıklamalar yapıyor bu adam mı çözecek ''kürt sorununu'' şaşarım size.
(bu arada Dersim Katliamı için neden özür dilediğinide biliyoruz,tek parti dönemindeki CHP nin başına geçmiş bir Dersim Alevisini sıkıştırmak için,bir gün Yavuz Sultan Selim'in yaptığı kıyımlar için aynı özrü diler mi acaba? Sanmıyorum).

Artık cevabı siz vermeye çalışın,gerçekten Kürtler ve Türkler eşit mi?

Hasan ÇATIR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder